Yaşlanma Karşıtı Antioksidanlar, Uyku ve Sağlıklı Uyku Pozisyonları

İçindekiler

saglikli uyku pozisyonu

Uyku kişinin fiziksel ve ruhsal açıdan dinlenmesi için en temel öğedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar uyku bozukluğunu giderek artan bir sağlık problemi olarak göstermiştir. Dünya çapında 150 milyondan fazla kişinin çeşitli uyku bozukluklarından muzdarip olduğu tespit edilmiştir. Kişinin uyuduğu ortamın sessizlik ve karanlık olması açısından uyku için ne kadar önemliyse uyuma pozisyonu da o derece önemlidir. Düzensiz uyku kronik ruhsal bozukluklar, baş ağrısı düşük sosyal ilişkiler ve büyük sağlık sorunlarına yol açabilir.

Uyku En Önemli Antioksidandır.

Öncelikle bizim makalelerimizde sık sık geçen antioksidan tabirini bilimsel olarak tanımlayarak uyku üzerindeki etkilerine değineceğiz. Son yıllarda doktor reçetelerinde, televizyon yayınlarında, çeşitli makalelerde sıkça antioksidanlar, serbest radikaller ve serbest ajanlardan söz ediliyor. Nedir bu serbest ajanlar ve antioksidanlar? Adları vitamin, protein, amioasit yada mineral değil de neden antioksidan?

Serbest Ajan ve Radikaller

Cildin gerginliğini ve ona elastisiye yani esneklik sağlayan yapıya; kolajenlere ve vücuttaki tüm proteinlere tabiri yerindeyse musallat olurlar. Hücrelerin en temel yapı birimi ve genetik şifrelemesi olan DNA’larını tahribata uğratırlar. Bununla da yetinmeyip vücuttaki kas dokusundan sonra en etkin “koruyucu doku” olan yağ dokusuna da büyük zarar verirler. Dengeli, düzenli beslenme ve normal yaşantı şartları altında vücudun tolere edebileceği bir seviyeye kadar sorun yaratmazlar. Ama yaşamınızda en ufak bir dengesizlik hatta stres hali oluştuğunda yada cildiniz zararlı güneş ışınlarına maruz kaldığında bu boşluğu anında doldurmak ister bu kötü radikal ajanlar. Hemde hiç beklenmedik bir anda; vücudun en temel fonksiyonlarından olan hücre yenilemesi esnasında. Hücre yenileme tepkimelerinde vücutta oksijen üretilirken, ortamda oluşan bir miktar enerji seviyesi yetersiz jeokimyasal tabirle denge profili oluşmamış “zayıf oksijen molekülleri”, eksik enerji seviyelerini ve kararsız yapılarını sağlıklı hücrelerden tamamlamaya çalışırlar. Sağlıklı cilt hücrelerinin bu savunmasız tahribatı ciltteki yaşlanmanın en temel sebebidir. Öte yandan akyuvarlara zarar verir ve özellikle beyin epifizinde etkili olan oksidatif strese de sebebiyet verirler. Neyseki denklem burada bitmiyor. Muazzam bir savunma mekanizması ile kuşatılan insan bedeni pes etmek nedir bilmiyor; tam herşey bitti derken tüm bu reaksiyonları tersine çevirici rolü ile “antioksidanlar” devreye giriyor ve hemen kafasına göre takılan bu serbest ajanları etkisiz hale getiriyor.

Antioksidanlar yaşlanmayı ortadan kaldırabilir mi tartışması devam ededursun ama antioksidanları önemsemek için hiçte azımsanmayacak kadar nedenlerimiz var ortada. Antioksidanlardan yana zengin bir diyetin kanser, kalp hastalıkları ve diğer sağlık problemlerini büyük ölçüde önlediği öteden beri bilinmekte. En önde gelen antioksidanlardan olan, A, C ve E vitaminleri gıda endüstrisi tarafından nicedir baş tacı edilmiştir. Yiyeceklere taze kalmaları için E vitamini eklendiği gibi krem, şampuan ve diğer kozmetik ürünler neredeyse içerdiği vitaminlere göre tercih edilir olmuş vaziyette. Kırışıklar ne kadar gerilirse gerilsin, sarkan deriler için hangi kozmetik yöntemler denenirse denensin, bunların hiçbirisi genç kalmak için yeterli değildir. Gençlik yaşam tarzından, daha içsel olan hücrelerden fışkırır. Unutmayın; gençlik ve sağlık cildin yüzeyinden başlamaz. Tamda bu noktada sadece antioksidan kapsüller değil tamamen antioksidan bir yaşam tarzının gereğiyle yüz yüze geliriz. Antioksidanlar, gençliği korumak ve yaşlanma etkilerini önlemek için hücrelere nufüz gerçek tazelik aşısıdır. Antioksidanlar bakımından zengin yiyecekleri içeren Suyunuzu Yiyiniz başlıklı makalemize de göz atabilirsiniz.

En Önemli Antioksidan: Uyku

Beyin epifizi “melatonin” adı verilen ve ana görevi vücut saatini ayarlamak olan bir hormon salgılar. Melatonin beslenme sisteminde üretilir ama diğer birçok hormonda olduğu gibi onu da beyin epifizi düzenler. Bu makalemizde de üzerinde durduğumuz melatonin hormonu havanın kararmaya başmasıyla birlikte faaliyete geçer ve gece saat 23 ile 03 arasında en üst seviyeye çıkar. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, insana canlılık ve yaşama sevinci veren “seratonin” hormonuna dönüşür. Bu denge son derece önemlidir. Geceyi aydınlıkta ve uyanık geçirmek amiyane söylemle organizmayı tepe taklak eder. Aynı şekilde gündüzleri loş ve karanlık ortamlarda yaşamak yada geç saatlere kadar uyumak da dengeyi bozar.

Melatonin doğal bir uyku ilacıdır. Vücut uyku esnasında iyileşir ve kendini yeniler. Birçok hastalık için en etkili tedavi uyumaktır. Melatonin beyni temizler ve arındırır, sindirim hücrelerinin yenilenmesini sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir, oksidasyonu tamir eder, zihni kuvvetlendirir ve sonuç itibariyle yaşam kalitesini yükseltir. Cinsiyet hormonları olan testesteron, östrojen ve adrenalin gibi diğer önemli hormonların salgılanmasına yardımcı olur. Aşırı stres sonucu oluşan kortizonu nötrolize eder.

Kandaki melatonin miktarı insanın gerçek biyolojik yaşını gösteren önemli bir kriterdir. Yaş ilerledikçe melatonin üretimi azalır. Mesela etrafınızdaki yaşlı insanların büyük çoğunluğunun en yaygın şikayetlerinden biri uyku uyuyamamaktır. Kırk elli yaşlarında beyin epizindeki yavaşlama sonucu bağışıklık sisteminde ve yaşlanma belirtileriyle birlikte hastalıklar baş göstermeye başlar. Melatonin takviyesi günümüzdeki en temel yaşlanma karşıtı tedavilerden birisi olmuştur.

Uyku Pozisyonları ve Sağlıklı Uyku

Uyku uzmanları tarafından tespit edilmiş üç ana uyku pozisyonu vardır: Yan, yüz üstü ve sırt üstü. Yukarıdaki grafiğimizde de görülen bu pozisyonların pozitif ve negatif yönlerine detaylıca bakalım;

Sırt Üstü Yatma: Sırt ve boyun ağrılarını engellediği görülmüştür. Midedeki asit, reflü ve yanmaları en aza indirger. Bu pozisyon aynı zamanda yüzde oluşabilecek kırışıklıkları en aza indirir ve kadınlarda göğüsleri korumaya yardımcı olur. Negatif yön olarak, sırt üstü yatmak horlamayı artırabilir. Horlama dışında uyku sesi de bu pozisyonda daha belirgindir. Bunları engellemek için vücudun doğal eğrisini destekleyecek şekilde diz altına yumuşak bir yastık veya rulo havlu yerleştirebilirsiniz.

Yan Yatma: Uyku uzmanlarının en çok tavsiye ettiği uyku pozisyonudur. Sağlık ve vücut fonksiyonları açısından en ideal pozisyon olduğundan genellikle uyku kesintisiz olur. Boyun ağrıları, sırt ağrıları, mide rahatsızlıkları ve reflüyü azaltır, dolaşımı hızlandırdığından özellikle hamilelere tavsiye edilir. Öte yandan yüz kırışıklıklarına ve göğüs sarkmalarına neden olabilir.

Yüz Üstü Yatma: Uyku uzmanlarının tavsiye etmediği bir pozisyondur. Bu şekilde uyumak uyumaktan bile sayılmaz. Kişinin kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biri yüz üstü yatmasıdır. Kalbe, iç organlara, mide boşluğuna baskı uygulandığından vücudun konforunu bozar ve dinlenmesini engeller. Haliyle aşırı uykuyu ve horlamayı azaltır. Ayrıca kırışıklık ve gögüs sarkması görülür.

Uyku pozisyonunu değiştirmek zor olsa da eğer yüz üstü yatmaya alışkınsanız değiştirmeniz sizin için faydalı olur.

C ve E Vitamini Ayrıcalığı

Çok özel vitaminler olan C ve E vitaminleri ayrıcalıklı gençlik dopingi ve güçlü antioksidanlardır. Cilt gençleştirmenin yanında yaraları iyileştirmede de etkilidirler. Özellikle C vitamini ciltteki lekeleri azaltır, hücre yenilenmesini teşvik eder. C vitamini hayatın mucizelerinden biridir, hem serbest radikallerle mücadele eder hem de kollajen oluşumunu sağlar. E vitamini, tüm vücutta ve deri altında bulunan yağları bağımsız ajanlardan korur. Öte yandan kalp hastalıklarını önler. Hücrelerdeki enerji kaynağı “mitokondri” adı verilen bir organeldir. Yaşlandıkça ve serbest radikaller arttıkça mitokondri işlevleri de yavaşlamaya başlar. Böylece yaşlanma hızlanır; akabinde beyin, kalp ve böbreklerin fonksiyonları yavaşlar; hormonlar zayıflar; ciltte kuruma başlar; metabolizma yavaşlar; yavaşlayan metabolizma vücuda besinlerle giren enerjiyi beklenilen düzeyde harcamakta zorlanmaya başlar ve vücut biriken enerjiyi yağ olarak depolamaya başlar, kas gücü gün geçtikçe azalır. C ve E vitaminleri bu noktada hayati önem arz eder. Bu vitaminler mitokondriyi korurken, kandaki tortuları temizleyerek damar sertliği ve tıkanıklıklarını, kolesterolü, dolayısıyla kalp, beyin, akciğer hastalıklarını, kataraktı, diyabeti önlemeye yardımcı olurlar yani bütünüyle yaşlanmaya karşı savaşırlar. E vitamini suda erimeyen bir vitamin olduğundan ve birçok gıdada bulunduğundan eksikliğine çok sık rastlanmaz.

Kısaca özetlemek gerekirse bedende çıkan her sorun, aksaklık veya yıpranma onda bir şeylerin eksildiğine işaret eder. Antioksidanlar genç kalmanın, yaşlılık belirtilerini önlemenin ve serbest radikallerle mücadelenin baş rol oyuncusudur. Güzellik ve sağlığın kozmetik olmaktan ziyade biyolojik yönüdür. Uyku en önemli antioksidan kaynağıdır. Baş ağrısından yüz çizgilerine, akneden selülite, Alzheimer hastalığından göz bozukluğuna, diyabetten kilo sorununa, hatta kanserden kalp hastalıklarına kadar ayrıca burada sıralanmayan sorunların her biri için önerilebilecek, diyet ve antioksidan destekleri mevcuttur. Tüm bu hastalıklarla ve gençleşme tedavilerinin en önemli etkeni olarak hücrelerinizin korunmasında beslenme şekli veya vitamin, mineral desteği ihtiyacınız olup olmadığını doktorunuza sormanız ehemmiyet teşkil etmektedir. Makalemizle ilgili soru, düşünce ve yorumlarınızı belirtmekten çekinmeyiniz.

Kaynaklar:

Dr. Christopher Winter, MD; Health.com, Dr. Yasemin Fatih Amato, StyleCraze.Com

Hızlı Başvuru Formu
Benzer Makaleler

İlgili Hekimler

Prof Dr Senay Durmaz Ceylan
Endokrinoloji ve Metabolizma
Prof. Dr. Şenay Durmaz Ceylan
Doc Dr Serhat Isik
Endokrinoloji ve Metabolizma
Doç. Dr. Serhat Işık
Uzm Dyt Helin Ceyhun
Beslenme ve Diyetetik
Uzm. Dyt. Helin Ceyhun
Dyt Nilay Karamehmetoglu
Beslenme ve Diyetetik
Dyt. Nilay Karamehmetoğlu
Diyetisyen Ruveyda Kaya
Beslenme ve Diyetetik
Dyt. Rüveyda Kaya